21 Ağustos 2013 Çarşamba

Reyhan Kayışlı, LİNÇÇİ müşteriler edinince öznesiz tümce de kuruyor!


Tayyip Erdoğan - Dört dörtlük bir Aleviyim, çünkü...


Reyhan Kayışlı - Ben sana, "Sen Alevi Olamazsın!" demiyorum. "Sen, içinde yaşam enerjisi ve 

YÜREK TAŞIYAN GERÇEK BİR CANLI BİLE OLAMAZSIN!" 
diyorum.

Hilmi Bulunmaz "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" ana sponsorlarından Gülhan Avşar Demirkanlı ile Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın bana karşı başlattıkları haksız dâvâlarda bu LİNÇÇİ kişileri savunmakla yetinmeyerek, kendi adına bana dâvâ da açıp, beni ikide bir İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'ni ziyarete mecbur kılan LİNÇÇİ kişilerin avukatı Reyhan Kayışlı, tıpkı LİNÇÇİ kişilerin geliştirdiği "öznesiz tümce" kurma eylemliliği içerisine girerek, (sevmesek de) Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Tayyip Erdoğan'a 

"YÜREK TAŞIYAN GERÇEK BİR CANLI BİLE OLAMAZSIN!" demesine karşın, göz korkusuyla, Tayyip Erdoğan'ın adını söyleyebilme yürekliliğinde bulunamıyor... LİNÇÇİ kişilerin avukatı Reyhan Kayışlı, kendi söylemiyle "YÜREK TAŞIYAN" biri olamadığını "iki kere iki dört eder" mantığıyla kanıtlamış oluyor. Oysa ben, Tayyip Erdoğan'ın herhangi bir eylemini beğenmediğim zaman, çok net bir biçimde onun adını vererek, çok sert eleştiriler getirebiliyorum. Çünkü ben, LİNÇÇİ kişilerin yaptıkları gibi "HAKARET SUÇU" ve/ya "İFTİRA SUÇU" işleme amacıyla klavyemi tuşlamıyorum... Yine de "LİNÇ" ediliyorum!

16 Aralık 2010 Perşembe

Ertuğrul Timur, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarının en azılılarından biri olmasına karşın, proleter olduğu için, Haluk Bilginer'in yavşaklığını gördü!

Haluk Bilginer Vakası


LİNÇÇİ A. Ertuğrul Timur
20 Eylül 2010



Bir sanatçının babası öldüğünde sahneye çıkmalı mı? Bu anlatılar beni hep rahatsız etmiştir. Bir sanatçı da insandır ve birinci dereceden bir aile üyesinin ölümü insani ölçekte acıların en büyüğü olsa gerek. Bence isterse tıklım tıklım dolu beşbin kişilik bir açıkhava tiyatrosu olsun sahneye çıkıp "Sanatçımızın babası öldüğü için oyunumuzu erteliyoruz" açıklaması yapıldığında inanıyorum ki beşbin kişiden bir teki bile homurdanmayacak, sanatçının acısını yüreğinde hissedecektir. Bırakın ertelemeyi yada bilet paralarını iade ediyoruz açıklamasını bunu yapmasanız bile öyle bir hüzünlü neden için pek de kimsenin tepki göstereceğini sanmıyorum. En azından birinci dereceden aile bireyini kaybetmiş ve aile, insan ilişkileri normal olan herkesin bunu anlayabileceğine eminim.

Eğer bunu düzgün bir üslupla tartışmaya açmış olsaydı Haluk Bilginer'e hak verir nihayet biri bu abes tutumun "övünme kaynağı" değil "abeslik örneği" olduğunu dillendirdi diye düşünebilirdim. Zira bunu pratikte yaşamak bir yana, bir de "Babam öldüğünde bile sahneye çıktım" diye sürekli gündeme getirip adeta övünç kaynağı yada sanatçılığını ispatlamada bir çıtaymış gibi dillendirilmesi de ayrı bir vahamettir.

Fakat konumuz bu değil. Konumuz Haluk Bilginer'in yaptığı bir röportajda bunu ve diğer bazı konuları gündeme getirirken "yavşaklık" tanımlaması ile sanatçılara yönelik hakaret ve küfüre başvurmasıdır. Ve bunun kabul edilebilir yanı yoktur.

Bana göre küfür acizliktir. Ancak aciz insanlar küfür eder. İster sanatçı olsun, ister profesör, isterse ne olur olsun küfür eden acizdir. Başkaca yolu, çaresi , söyleyecek adam gibi sözü kalmamışlığının acizliğidir. Ben yaşamında sadece bir kez (kendisi değilse bile etraftakilerin duyabileceği yüksek seste) küfür .ettim o da askerde. Oldukça üst rütbeli birisine bastım küfürü. Çünkü acizdim. Dövemezdim, ikna edemezdim, istifayı basıp çıkıp gitme gibi bir şansım yoktu. Gerçekten acizdim ve yapılabilecek tek şey sanıyorum küfür etmekti o an benim için. Kırkyedi yıllık yaşamında bu istisna hariç küfre ihtiyaç duymamış ve küfüre şiddetle karşı çıkmış biri olarak küfürün her ortamda ve her ne nedenle kime yapılırsa yapılsın karşısındayım. Fakat hele ki bu yayın yoluyla ise, hele ki sanat dünyasını genelleyerek, hele ki bir sanatçının ağzından yapılıyorsa vay halimize.

Bilginer röportajında şu türde cümleler kurmuş

"Artık sinema ve televizyon gibi araçlar sayesinde kimin nasıl oynadığını herkes görebiliyor. Eskilerden ‘çok iyi oyuncu’ olarak hatırlanan birçok isim, aslında kötü oynayan ama efsane yaratmayı becerebilmiş yavşağın tekiydi. Oyuncuların çoğu yavşaktır genellikle…"

"Hadi ya! Eski tiyatrocular, ‘Tahta valizle Anadolu’yu turlarken, parasızlıktan otelde rehin kaldık’ der ya, marifet diye mi anlatıyorsun bunu? Salaksın, ‘Beş parasız tiyatro yapıyorum’ diye kahramanlık mı taslıyorsun? Yapmasaydın kardeşim, faydan dokunsun istiyorsan Güneydoğu’da öğretmenlik yap."

Öncelikle eğer küfür değilse bile bir eleştiri yapılacaksa elinde valiz Anadolu'yu dolaşıp bir şeyler yapma çabasındakiler değil TV'lerde içi boş ve halkı uyutmak pahasına, medya sahibine para kazandırmaktan başka işe yaramayan dizilerin oyuncuları ağır dille eleştirilmelidir ki Haluk Bilginer'de bunlardan birisidir. Yine eğer Haluk Bilginer'in ölçeğini dikkate alıp TV deki oyunculuklarına bakarak kim sanatçı kim değil, kim başarılı değerlendireceksek en başta kendisinin başarılı durumu şüphe götürmeye başlardı. Zira Haluk Bilginer sahnede değilse de ekranda hiç de başarılı değildir. Oynadığı tüm dizilerde sinirli, gergin, asabi komik adamdır. Her bir dizide birbirinin tıpatıp kopyası denilecek hep aynı adam olmuştur. Oynadığı diziler komedi diye adlandırılsa da bırakın gülmeyi en azından beni bir kez dahi gülümsetmiş değildir. "Eyvah Babam" dizisinde henüz 16-17 yaşında bir kızın dizi boyunca bol bol dekolte sergilenmesiyle adeta lolita oyuncu sırtından yapılan reytinge ve kazanca ortak olmuştur. Halen internette bu dizinin o dönem 15-16 yaşlarında olduğunu sandığım oyuncusunun dekolte sahneleri özenle kırpılıp meraklılarına servis edilmektedir. İşte bu derece bir kirli para söz konusudur ve Haluk Bilginer de salonunu geçimini TV dünyasının bu kirli paralarıyla finanse etmiştir. Eğer utanılacaksa bir valizle kasaba kasaba gezilip tutunmaya çalışılması değil , kolay para uğruna sanatçıların medya dünyasındaki bu kirliliğin içerisinde yer almaları ve oyunculuk eğitimlerini, kabiliyetlerini bu sömürü çarkına kiralamaları utandırmalıdır.

Geçmişin sanatçılarının çıkıp para kazanabilecekleri düzinelerle TV kanalı olmaması mı suçtur? Onları Anadolu'ya topluluklarıyla , dekorlarıyla, ışık sistemleriyle taşıyacak organizasyon firmalarının henüz olmaması mıdır suç? Yoksa şimdikiler gibi sadece yaz aylarında yazlıkçıların olduğu yörelere gitmek yerine Anadolu'ya gitmeleri midir? Düzinelerle TV kanalı olmayan bir dönemde acaba Anadolu'da sanatımızı icra edebilir miyiz arayışı mı suçtur? Ve bu çaba sarf edilirken yaşanmışlıkların anlatılması mı? En azından onların anlatabileceği bu tür anıları vardır Haluk Bilginer ileride ne anlatacak? TV dizilerinde ne kadar kötü senaryolarla, cinselliğin, kaba mizahın, basit esprilerin ve senaryoların sayesinde biz sanatçı kalabildik mi diyecek? Haluk Bilginer yarından tezi yok sırtlanıp Anadolu'yu gezebileceği bir bavulu alsın yaşamının belki de en anlamlı işini yapar ve ileride anlatabileceği bir idealist çabası olurdu.

Kaldı ki yine Haluk Bilginer'in medya ölçeğine dönersek artık medya var kim iyi oyuncu görülüyor cümlesine dönersek hiç bir oyunculuk deneyimi olmayanların, şarkıcı , türkücü, mankenlerin dizilerinin Bilginer'in dizilerinden çok tutması acaba neyin göstergesidir? Haluk Bilginer mi kötü oyuncudur yoksa onlar mı harika oyuncudur?

Yine yukarıdaki Haluk Bilginer cümlelerine dönersek acaba halka tiyatro götürülmesi gidilip oralarda öğretmenlik yapılmasından daha mı az halk yararınadır? Haluk bey tiyatroculuğu öğretmenlik kadar önemli ve gerekli mesleklerden saymıyor mu? Neden Oyun atölyesinde okuma yazma kursları açmak yerine oyun sahneliyor?

Kısacası sadece içerisinde küfür, hakaret geçtiği için değil amacıyla da Haluk Bilginer'in açıklamaları kendi adına talihsizliktir ve tutarsızlıklarla doludur. Hele ki küfürlerle de bezemesi onu pek çok kişinin gözünde bitirmiştir.

Haluk Bilginer'i kişisel olarak şiddetle kınıyorum. Kaldı ki geçtiğimiz yıllarda tiyatro dünyasına edilmiş bazı küfür ve hakaretlerden dolayı birilerini kınama kampanyası başlatıp bu bir başkasının küfürlü hakaretli açıklamalarını yayın yoluyla yapmasını görmezden gelmek çifte standart olurdu. Bu konuda bir kınama metni, kampanyası olur mu ,birileri düzenler mi bilmiyorum. Belki başkaları başka şekilde değerlendirip ayrı kategorilere koymamayı uygun görecektir bunu da bilemiyorum. Ama herkesle her zaman her konuda hep aynı düşünüp hep birlikte hareket edecek değiliz elbette ve ben kendi adıma Haluk Bilginer'i şiddetle kınıyorum.

(Kaynak: tiyatrohaber.net)


***


Ayrıca bakınız:

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı çanağının 63.000 TL'lik bölümünü yalayan Haluk Bilginer / Oyun Atölyesi yapımı TESTOSTERON


LİNÇÇİ Mitos-Boyut'un yayınlayıp, Ertuğrul Günay'ın 63.000 TL sadaka verdiği LİNÇÇİ Oyun Atölyesi oyunu Testosteron'dan sadece tadımlık birkaç örnek!


Tiyatrocunun düşkünü, geyik yapar yaz günü!


Boyundan çok büyük demeçler vermeye yeltenen LİNÇÇİOyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, oyun diye halka yavşakça hazırlanmış gösteriler sunuyor!


LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki iftira metnine imza atma sorumluluğunu taşırken, şimdi de yavşaklaşıyor!

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer'in genellemeci ve yavşak tavrı, genellemeci ve yavşak tavırlarla sürüp oyunculuk kavramını kirletiyor!


12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın "Emek Ödülü" aldığı TAKSAV'dan "Onur Ödülü" almaya utanmayan Haluk Bilginer, "kıçını yediriyor"!...

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu ve televizyon dizileri müdavimi Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASImetnini ve senaryoları hiç okumadan mı karar veriyor?

Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanlığı'nın çanağını yalamaya mahkûm Oyun Atölyesi, yediği çanağa sıçıyor!

3.5 yıl önce, Bulunmaz'la Büktel'i kastederek; "Benim için artık bu kişiler yoktur." diyen M. Demirkanlı'nın, Bulunmaz'la Büktel'den başka konusu yok!

Devlet Tiyatroları'nda emekçilik yapanlara sesleniyorum; benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını Kültür Bakanlığı çanağını yalayanlara yedirme!


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi

"Kırk yıllık" testosteron, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarının en azılılarından, yazı yazma özürlü Ahmet Ertuğrul Timur sayesinde, "testesteron" oldu!

Kaynak: Boyundan çok büyük demeçler vermeye yeltenenLİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, oyun diye halka yavşakça hazırlanmış gösteriler sunuyor!


***


Ayrıca bakınız: Ertuğrul Timur, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarının en azılılarından biri olmasına karşın, proleter olduğu için, Haluk Bilginer'in yavşaklığını gördü!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı çanağının 63.000 TL'lik bölümünü yalayan Haluk Bilginer / Oyun Atölyesi yapımı TESTOSTERON

LİNÇÇİ Mitos-Boyut'un yayınlayıp, Ertuğrul Günay'ın 63.000 TL sadaka verdiği LİNÇÇİ Oyun Atölyesi oyunu Testosteron'dan sadece tadımlık birkaç örnek!


Tiyatrocunun düşkünü, geyik yapar yaz günü!


Boyundan çok büyük demeçler vermeye yeltenenLİNÇÇİOyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, oyun diye halka yavşakça hazırlanmış gösteriler sunuyor!


LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki iftira metnine imza atma sorumluluğunu taşırken, şimdi de yavşaklaşıyor!

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer'in genellemeci ve yavşak tavrı, genellemeci ve yavşak tavırlarla sürüp oyunculuk kavramını kirletiyor!


12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın "Emek Ödülü" aldığı TAKSAV'dan "Onur Ödülü" almaya utanmayan Haluk Bilginer, "kıçını yediriyor"!...

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu ve televizyon dizileri müdavimi Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASImetnini ve senaryoları hiç okumadan mı karar veriyor?

Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanlığı'nın çanağını yalamaya mahkûm Oyun Atölyesi, yediği çanağa sıçıyor!

3.5 yıl önce, Bulunmaz'la Büktel'i kastederek; "Benim için artık bu kişiler yoktur." diyen M. Demirkanlı'nın, Bulunmaz'la Büktel'den başka konusu yok!

Devlet Tiyatroları'nda emekçilik yapanlara sesleniyorum; benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını Kültür Bakanlığı çanağını yalayanlara yedirme!


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi

L..... Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, y......... devam ediyor hâlâ!

Oyun'un notu: L..... Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer'in aşağıdaki yazısını, L..... MİMESİS sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık.


***


Eleştirilere Yanıt: "Kutsal’a mı Dokundum?"


Bir mesleği kutsallaştırmak çabası nedendir acep?

Mesleği doğru dürüst icra etmek yerine, mesleklerini kutsallaştırıp, göz boyamak isteyenlere ayna tutulmuş gibi mi oldu?

Bir marangoz övünmüş müdür hiç? Babam öldüğünde atölyeye gidip, iki masa bir büfe zımparaladım, diye.

Bir aşçı böbürlenmiş midir? Anamı kaybettikten sonra mutfağa girip bir tepsi baklava açtım, diye.

Oyuncu niye aynı durumu kullanarak farklı bir algı yaymak isteğindedir dersiniz?

Oyunculuk niçin kutsaldır da, inşaat işçiliği değil? …

Kendi suretini aynada görüp de aynayı kırmaya çalışana ne demeli? …

Haberi kaynağından okumadan, hatta haberin sahibine sormak gerekirken, nasıl bir gaza gelmektir bu?

Sansasyonel başlık atmak gazeteci refleksidir mutlaka..

Konuşma anında, öfkeyle, bir durumun altını çizmek adına sarfedilmiş sözleri alıp, içeriğinden bağımsız kullanmak yazanın tasarrufudur tabii ki.

O başlığın altındakini okumak zahmetinde bile bulunmadan, hangi bağlamda, kimler ve hangi durumlar kastedilerek sözün sarfedildiğini araştırma zahmetine katlanmadan nasıl bir saldırıdır bu? …

Nasıl ve ne sebeple bir nefret birikmiştir ki, o düğmeye basıldığı anda patlar?

Yıllardır söylüyorum söylediklerimin aynısını, tık yok!

Konunun içeriğine bakmadan, neler söylendiğine kulak asmadan, tartışmaya girmekten kaçınarak, sadece “YAVŞAK” la ilişkiye girip, salyalar akıtmak…

Alakalı, alakasız birsürü insan…

Aynı meslekten sayıldıklarımız nereden çıkardılar seyirciye laf ettiğimi? …

Nasıl bir niyet okumadır bu?

O laf konunun muhataplarınadır, seyirciye değil, haberiniz ola …

AMA …..”YAVŞAK ” da ne kadar güzel bir sözcüktür, değil mi?YAV- diye alt perdeden başlayıp. Ş harfinden aldığı güçle surata tokat gibi patlar ….

Gözünü sevdiğimin Türkçesi …

HALUK BİLGİNER

Medyatava

(Kaynak: Mimesis)


***


Ayrıca bakınız:

"Kırk yıllık" testosteron, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarının en azılılarından, yazı yazma özürlü Ahmet Ertuğrul Timur sayesinde, "testesteron" oldu!

Ertuğrul Timur, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarının en azılılarından biri olmasına karşın, proleter olduğu için, Haluk Bilginer'in yavşaklığını gördü!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı çanağının 63.000 TL'lik bölümünü yalayan Haluk Bilginer / Oyun Atölyesi yapımı TESTOSTERON

LİNÇÇİ Mitos-Boyut'un yayınlayıp, Ertuğrul Günay'ın 63.000 TL sadaka verdiği LİNÇÇİ Oyun Atölyesi oyunu Testosteron'dan sadece tadımlık birkaç örnek!


Tiyatrocunun düşkünü, geyik yapar yaz günü!


Boyundan çok büyük demeçler vermeye yeltenen LİNÇÇİOyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, oyun diye halka yavşakça hazırlanmış gösteriler sunuyor!


LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki iftira metnine imza atma sorumluluğunu taşırken, şimdi de yavşaklaşıyor!

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer'in genellemeci ve yavşak tavrı, genellemeci ve yavşak tavırlarla sürüp oyunculuk kavramını kirletiyor!


12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın "Emek Ödülü" aldığı TAKSAV'dan "Onur Ödülü" almaya utanmayan Haluk Bilginer, "kıçını yediriyor"!...

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu ve televizyon dizileri müdavimi Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASI metnini ve senaryoları hiç okumadan mı karar veriyor?

Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanlığı'nın çanağını yalamaya mahkûm Oyun Atölyesi, yediği çanağa sıçıyor!

3.5 yıl önce, Bulunmaz'la Büktel'i kastederek; "Benim için artık bu kişiler yoktur." diyen M. Demirkanlı'nın, Bulunmaz'la Büktel'den başka konusu yok!

Devlet Tiyatroları'nda emekçilik yapanlara sesleniyorum; benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını Kültür Bakanlığı çanağını yalayanlara yedirme!


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi

14 Aralık 2010 Salı

Kültür Bakanlığı çanağı yalamaktan dili aşınan L..... Oyun Atölyesi'nin L..... yönetmeni Kemal Aydoğan, Devlet Tiyatroları'nın kasasına da göz dikti!

Anarşist bile olamayacak kadar dar bir düşünceye sahip olan Mimesisçiler, işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki asal karşıtlığı gölgelemek için, "öteki-beriki" olgularla topluma ninni söylüyorlar.

Toplumsal kargaşanın sınıfsal temelini görmemek, göstermemek için, kesif bir kara bulut gibi tiyatro dünyasının tepesinde dolaşan Mimesisçiler, nerede ikincil konu varsa, onları başat etmenmiş gibi, tiyatro kamuoyunun burnuna dayıyorlar.

Allah'tan...

Bu "öteki-beriki" takıntısının ötesine geçmek istemeyen, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için, her türden tiyatral gerici kişi, kuruluş ve kurumla işbirliği yapan Mimesisçiler, sırtlarını yasladıkları Amerikan patentli Boğaziçi Üniversitesi sayesinde, işçi sınıfının uyumasına, karınca kararınca yada "Mimesis Mimesisçe" katkıda bulunmanın dayanılmaz hafifliğiyle üfürükçü tiyatroculuk oynuyorlar.

Özellikle Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarının imha edilmesi için, cadı kazanında pişirdikleri bir LİNÇ KAMPANYASI menüsüyle tiyatro sofrasına oturan Mimesisçiler, burjuva tiyatrosu yapabilecek kadar bir bilince bile sahip olamayan kıytırık tiyatro esnafıyla röportaj yaparak, toplumsal patinajlarının üzerini örtmeye yelteniyorlar.

Daha, kendi yönettiği oyunun adını bile doğru dürüst bilmeyen (Bakınız: Züccaciyeciye giren kudurmuş fil gibi hareket eden LİNÇÇİLER, tiyatronun her alanının içerisine sıçıp, bu sanatın hızla bok kokmasına neden oluyorlar!) LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin LİNÇÇİ ve YAVŞAK (Örnekse bakınız: LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Haluk Bilginer, LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki iftira metnine imza atma sorumluluğunu taşırken, şimdi de yavşaklaşıyor!) yönetmeni Kemal Aydoğan'la, röportaj süsü verilmiş bir "dostlar alışverişte görsün" geyiği yapan Mimesisçiler, cin olmadan adam çarpmaya, "mama" demesini bilmeden geyik eti yemeye niyetleniyorlar.

Mimesisçe'den başka bir dil bilmeyen, Türkçe özürlü bu zât-ı muhteremler, hangi konuda bir yayın yaparlarsa yapsınlar, LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki imzaları baki kaldıkça ve/ya Türkçe dilini öğreninceye dek, bu aydın kaportalı kişilerin benden çekecekleri var!

Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle bütçe oluşturan Kültür Bakanlığı'nın çanağını yalamanın yanı sıra, şimdi de Devlet Tiyatroları'daki emekçilerin ekmeğine göz diken LİNÇÇİ Kemal Aydoğan'a yardım ve yataklık eden LİNÇÇİ Mimesisçiler, yaptıkları her yanlışta, beni mutlaka karşılarında bulacaklar! (HB)


***


"Biri 60 almış biri 40. Ne önemi var? Asıl sorun başka yerde. Trilyonlar Devlet Tiyatrosu’na akıyor, sen 40 mı 60 mı derdindesin. Halbuki o paralarla 100 tane topluluk Kadıköy’de perde açar. Bizim tiyatrocuların biraz hayali dar, ufku dar. (...) Kadıköy’de 50 tane Oyun Atölyesi olması lazım."

(Kaynak:
Mimesis)


***


Ayrıca bakınız:

Özen Yula, Mimesisçe'ye çevrildi: "Özlem Yula"

Züccaciyeciye giren kudurmuş fil gibi hareket eden LİNÇÇİLER, tiyatronun her alanının içerisine sıçıp, bu sanatın hızla bok kokmasına neden oluyorlar!

Amerikalı zât-ı muhteremler tarafından kurulmuş Boğaziçi Üniversitesi'nin "yetiştirmesi" zât-ı muhteremlerin yönettiği LİNÇÇİ Mimesis, yazı yazamıyor!


TESTOSTERON'U "TESTESTERON", SHAKESPEARE'İ"SHAKSPEARE" SANAN LİNÇÇİ OYUN ATÖLYESİ, İSTANBUL DEVLET TİYATROSU'NU "İSTANBUL DEVLET TİYATROLARI" SANIYOR


Shakespeare'in beşinci harfi "e"yi çalıp Testosteron'un beşinci harfi "o"yu imha ederek onun yerine monte eden LİNÇÇİ Kemal Aydoğan, umutsuz bir vaka!