Ödül düzeneği yalpalamaya başladı. Milliyet gazetesine yansıyan bir haberi dikkatinize sunuyoruz:
Antalya'da abartılar, ödüller ve gerçekler
Nil Kural
Altın Portakal’da Ceylan, Erdem, Kaplanoğlu ve Ustaoğlu'nun filmleri herkesi heyecanlandırmıştı, ancak bu filmlerin adını sadece SİYAD ödüllerinde görenler, ne oldu diye düşündü. Bu filmler boşuna mı abartılmıştı?
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal yarışma filmleri açıklandığından beri basını takip edenler, şu cümleyi tekrar tekrar okumuştur: “Bu yıl jürinin işi çok zor.”
Bu cümlenin tekrarlanması sebepsiz değildi. Ne de olsa yarışmada Cannes Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülü ile dönen Nuri Bilge Ceylan’ın “Üç Maymun”u vardı. Reha Erdem’in çekim sürecinden beri hakkında harika şeyler duyulan filmi “Hayat Var” da yarışmadaydı.
Semih Kaplanoğlu’nun Venedik Film Festivali gibi dünyanın en önemli sinema olaylarından birinde ana yarışmada yer alan ve Altın Aslan için yarışan filmi “Süt” jüri karşısındaydı.
San Sebastian gibi bir başka önemli festivalden büyük ödülle dönen Yeşim Ustaoğlu'nun filmi “Pandora’nın Kutusu” herkesi heyecanlandırmıştı, şimdi de Altın Portakal’da yarışıyordu.
Ceylan abartıldı mı?
Bu filmlerin adını sadece SİYAD ödüllerinde görenler ister istemez, ne oldu diye düşünebilir. Birer hayal kırıklığı mıydılar? Boşuna mı abartılmışlardı?
Cannes’da Nuri Bilge Ceylan’a verilen En İyi Yönetmen Ödülü'nün nedeni, filmin özel efektleri miydi?
Antalya Jürisi'nin hiçbir kategoride ödül vermediği “Üç Maymun”un tek ödülünün özel efekt dalında olduğu düşünülürse, bu sonuca varmak da mümkün. Bu filmlerin dördü de gösterimlerde ve ardından gelen basın toplantılarında büyük ilgi gördü.
Sadece basın değil, izleyiciler de ilgi gösterdi. Her filmden sonra uzun tartışmalar yapıldı, günlük konuşmalara damgalarını vurdular.
Karşımızdaki görüntü çok açıktı: Bu dört film de, yönetmenlerin olgunluk döneminin en iyi örnekleri. “Üç Maymun”, Nuri Bilge Ceylan sinemasında “Uzak"tan eksik bir film değil. Hem de yönetmenin öykü açısından yeni bir denemeye girdiği ve bunu başardığı da düşünülürse, ileride Nuri Bilge Ceylan sineması açısından üzerinde çok konuşulacağını öngörmek zor değil.
Erdem'in başarısı
“Hayat Var”da Reha Erdem, yalnızca Türk sinemasının en iyi ses kurgularından birine değil, uzun uzun analiz edilebilecek, büyük bir başarıya da imza atıyor.
“Süt”, öncülü “Yumurta”yı bir adım yukarı taşıyor. Kaplanoğlu, her filminde kendisinden daha emin gözüküyor ve sinema dilini geliştiriyor. “Pandora’nın Kutusu”, San Sebastian’daki ödülünü, sonuna kadar hak eden bir film.
Yönetmenlerin filmografilerindeki yerlerini bir yana bırakırsak, bu yılki ulusal yarışma, bu dört film dolayısıyla Türk sineması adına sevindirici bir tabloydu. Ses kurgusu, görüntü yönetmenliği, hikaye anlatımı, yönetmenin konumu, senaryo yapısı sebebiyle, kusursuza yakın dört yapıtla karşılaştık. Eleştirmenlerin kanısı, yarışma bittiğinde daha da güçlenmişti. Bu yıl jürinin işi çok ama çok zordu.
Jürinin dışladıkları!
Ödüllerde üç film öne çıktı: “Pazar - Bir Ticaret Masalı”, “Nokta” ve “Vicdan”. Bunlar kötü filmler gibi bir sonuç çıkarmamak gerekiyor. Hatta, her yerde görmezden gelinen “Nokta”nın ödüllendirilmesi sevindirici. Sorun görünenlerde değil, görmezden gelinenlerde...
Zira "Üç Maymun", "Hayat Var", "Süt" ve "Pandora'nın Kutusu"nun görüntü yönetmenliği, ses kurgusu, sanat yönetimi gibi teknik kategorilerde verilen ödüllerde bile yer almamasını açıklamak mümkün değil.
Dört yönetmenin sinema anlayışları, jüri tarafından dışlanmış olsa bile, mükemmel teknik seviyedeki 4 film, bu alanlarda bile takdir görmedi.
Jürinin kararının nedenini bilmek şu anda imkansız. Yarışma öncesinde, dört filmle ilgili yaşanan heyecanın, filmlerin gösterilmesinin ardından arttığının ama, jüri kararlarına yansımadığının altının çizilmesi gerekiyor.
(Kaynak: Milliyet)
22 Ekim 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder