31 Temmuz 2008 Perşembe

BULUNMAZ TİYATRO (27.7.2008)


Hilmi Bulunmaz ve Kazım Şimşek'in konuşması (27.07.2008) from Cemal Bulunmaz on Vimeo.

Bulunmaz'dan Oyunculuk Çalışmaları...

Soldan sağa: Kazım Şimşek, Hüseyin Dinç, Eser Bozan...


Bulunmaz Tiyatro, resmi tiyatro anlayışının dışında, ciddi anlamda oyunculuk çalışmaları yürüten tek kuruluş. Bilimsel yöntemlerle üretim yapan Bulunmaz Tiyatro, hiçbir tiyatro duayenini kendine örnek almıyor. Çünkü dahilik palavrasına ve mükemmelliyetçiliğe inanan bir tiyatro değil Bulunmaz...

Emeğin en yüce değer olduğunun bilincinde olan Bulunmaz Tiyatro, yüzünü emekçilerin iktidara yürüyüşünden yana çeviriyor. Yarışma, rekabet, ödül, ödün, çanak yalama, alkol tezgahtarlığı, bankaların küflü kasalarına göz dikme... gibi, sanatı halktan uzaklaştıran tuzaklara yanaşmayan Bulunmaz Tiyatro, televizyonun geçiciliğine tutsak olan, kaşarlanmış oyuncularla çalışma yerine, kendi oyuncusunu kendisi yetiştiriyor...

Tiyatronun; kültür, politika, bilim, estetik, hatta sanat boyutunu göz ardı etmeyen Bulunmaz Tiyatro, yeni dönemde, yepyeni bir oyunculuk anlayışıyla çalışmalara başlıyor. Hemen her yaştan insanın katılabileceği çalışmalar için hiçbir koşul öne sürmeyen Bulunmaz, insanı örseleyen sınav anlayışına da karşı...

Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, Sen Gara Değilsin oyununu dört aydır oynayan Bulunmaz Tiyatro oyuncularının tümü, bu tiyatronun açtığı Oyunculuk Çalışmaları'ndan yetişti. Bulunmaz Tiyatro'da Oyunculuk Çalışmaları'na katılanlar, birkaç ay içinde sahneye çıkabilecek donanıma sahip olup, özgüvenlerini hızla geliştiriyorlar...

Tel: 0212 513 47 32-33 / 251 85 23 / 638 22 36 / 0532 642 88 57

Halkı uyutan kişilerin ağız dalaşı!...

"(...) ben de burada uslu kız gibi oturuyorum (...)" diyen Doğa Rutkay...


Günlük sorunlarıyla boğuşan halka yabancı, tarihsel olarak gerici bir dünyanın pazarlamasını yapan sentetik sanatçılar, giyim-kuşamlarıyla sözde ilerici pozlar vererek, insanları kandırıyorlar. Birbirleriyle didişerek, sözde kavga verdiklerini duyumsatan burjuva sanatçılardan biri de Doğa Rutkay...

Sadece kendilerini pazarlayıp para kazanmanın ötesinde hiçbir şey düşünmeyen sentetik sanatçıların röntgenlerini çekmek için aşağıdaki haberi okuyunuz:


Doğa'yı ekranda çıldırttılar


Doğa, Şahan Gökbakar'ı bir cep telefonu nedeniyle terk etti. İddia böyle ya sonrası! İşte Doğa'nın ekranda çıldırdığı anlar;

Habertürk'te 'Yok Daha Neler' isimli programda Doğa Rutkay ile Şahan Gökbakar'ın ilişkileri üzerinde konuşan Saba Tümer, Ayşe Özyılmazel ve Oya German'e Rutkay'dan yanıt gecikmedi.

Doğa, Kanaltürk'te yayınlanan 'Her Şeyi Söylemek Mümkün' programında Habertürk'teki hemcinslerini sert sözlerle eleştirdi. Doğa, "Üçü bir televizyon programına başladılar. Gerçekten hayretlere düştüm. Eğer ben de bir yerde yazıyor olsaydım bunu gerçekten kaleme almak isterdim. 1,5 saat boyunca geçen hafta çıkan bir haber vardı işte 'Doğa'nın erkek arkadaşı ona cep telefonu almış da, parasını ben verememişim de'... Bunu tam 1,5 saat tartıştılar. Türkiye'de daha önemli şeyler oluyor. 1,5 saat boyunca bunu konuşmayı gerçekten çok anlamsız buldum" şeklinde konuşarak üçlüye sert çıktı.

Altın kızlar gibi

Televizyon Gazetesi'nin haberine göre; Ayşe Özyılmazel, Saba Tümer ve Oya Yılmazel'i bir dönem Türkiye'de de ekrana gelen 'Altın Kızlar' dizisindeki karakterlere benzeten Doğa Rutkay, bir hayli sinirli olarak şu sözleri sarf etti:

"Oraya çıkmışlar Altın Kızlar gibi, program yapıp 1,5 saat boyunca benim özel hayatımı konuşmaları ve bilmedikleri bir konu hakkında konuşmaları, üstelik de sözlü tacize varacak üslupta konuşmaları beni çok rahatsız etti."

Bu sözler üzerine programın konuğu olan Posta gazetesi televizyon eleştirmeni Mesut Yar, "Ne oldu golü attın işte burada" dedi.

Doğa'nın şu sözleri ise hemcinslerine ciddi bir uyarı taşıyordu:

"Bu bir gol mü değil mi bilmiyorum ama ben de burada uslu kız gibi oturuyorum ama benim de ters bir tarafım vardır. Biraz daha dikkatli olmak gerekiyor böyle şeylerde."

(Kaynak: Milliyet)

"Devrim Arabaları" film konusu...

Daha önce belgesel filmcilik yapmasına karşın ciddi sponsorluklar alan (Bakınız: Fatih Altaylı, "Tolga’nın çektiği Hititler filminin sponsorları arasında İMKB, Çalık Holding, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, THY, İstikbal ve Nur İnşaat gibi kuruluşlar yer alıyordu.") Tolga Örnek, şimdi de uzun metrajlı film işine soyundu. Devrim Arabaları'nı çekmeye başlayan Örnek, bu yılın sonlarına doğru filmini pazarlamaya başlayacak...

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Nutku iftirasının CD'yle saptanmış belgesi!


Özdemir Nutku konuşma from Cemal Bulunmaz on Vimeo.
Yazısı için TIKLAYINIZ: Büktel, "NİHAYET!!!"
Bu iftira videosunu 170 kişi izledi.

Not: Yukarıdaki videoyu izledikten sonra, iftiraya karşı çıkabilecek yüreği olmayanlar, Türkiye tiyatrosundan hemen istifa etmeli!!!

Hilmi Bulunmaz'ın tartışılan yazısı!...

TIKLAYINIZ:
Aleykümselam ya Habibe!...

Bir oyun öncesi beni utandıran afiş!...

Hilmi Bulunmaz
29 Temmuz 2008


19 Nisan 2008 tarihinde, Sen Gara Değilsin oyununu sahnelemek için Maltepe Grandhaus sinemalarına gittik. Filmin bitmesi için fuayede beklerken, yukarıdaki afiş dikkatimi çekti. Onlarca afiş içerisinde kabak gibi sırıtıyordu!...

Oyunumuzun başlamasına az bir zaman kala, afişten ürkmeye başladım. "Ya izleyicilerimizin dikkatini çeker, bizi de erotik afişle özdeşleştirirlerse?!..." korkusuna kapıldım. Hemen oyuncularıma görev verdim: "Afişin başına gidip ayakta dikilin ve afişin iyice kamufle olmasını sağlayın." Allah'tan oyuncularım birer asker gibi emrimi yerine getirdiler de rahatladım!...

Neyse oyun başladı ve soluksuz bir biçimde bitti. Benim aklım hala afişteydi. "Ya izleyicilerimiz oyun çıkışında afişe takılırlarsa?!..." korkusuyla titremeye başladım. Neyse ki oyuncularım, ben daha "P" demeden "Plajda"yı anladılar ve afişin önüne Çin Seddi ördüler de büyük bir "oooh" çektim!...

Müşteri çekmek için baldır bacak gösteren filmlerde hangi oyuncular oynuyor? Sadece para kazanmak için bu tür filmlerde oynamayı kimler göze alabiliyor?...

Plajda filminde oynayan oyuncuların adlarını da sıralayarak yazımıza son verelim:

Sarp Apak, Gürgen Öz, Tuba Ünsal, Tuğçe ERSOY, Turgay Tanülkü (Bakınız: haberler.com)

İlgili aramalar: plajda - filim - fragmanı

29 Temmuz 2008 Salı

Ninni kutusunda transfer dönemi başladı!...

İnsanlığın temel erdemlerini bozunuma uğratmak için yedi takla atan televizyonlar, düzeysizliklerini halka ihraç edebildikçe ayakta durabiliyorlar. Bu estetik düşmanı ninni kutusu televizyonlara karşı çıkabilmenin birincil koşulu hiçbirini izlememekten geçiyor...

Bizlerin ilgisi sayesinde ayakta duran ve bizim dünyamızın renklerini solduran diziler, sürekli olarak haber konusu oluyor. Milliyet'ten aktardığımız haberi okuyalım:



Avrupa Yakası’nda iki fire


TV dünyasının kulislerinde dolaşan haberlere göre, son yılların en beğenilen dizilerinden olan Avrupa Yakası’ndan iki oyuncu ayrıldı. İşte dizinin fanatiklerini üzecek o iki oyuncu...

Gerçek ismi Vural Çelik, dizideki adıysa kimi zaman Kubilay, kimi sahnedeyse Gülenay şeklindeydi. Avrupa Yakası’nda iki karakteri birden canlandırmıştı. Oyunculuktaki başarısı ve diziye kattığı tadının yanı sıra, söylediği şarkılarla ve güzel sesiyle de hafızalarımıza kazınmıştı. Dilimize, “... gördüm seni” ifadesini o kazandırmıştı. Avrupa Yakası’nı izleme nedenlerimin başındaydı. Kubilay, Avrupa Yakası’ndan ayrılmış.

İki önemli eksik

Yılların deneyimli ismi, Avrupa Yakası’nın annesi İffet Hanım yani Hümeyra da diziyi bırakmış. Yani Tahsin Bey yeni sezonda eşi olmadan ekrana çıkacakmış. Zaten oğlu Volkan’ı (Ata Demirer) da askere göndermişti. Ata, askerlik görevini bitirip bir türlü geri dönememişti. Şimdi annesini kim bilir nerelere gönderecekler?

(Kaynak: Milliyet.com.tr)

25 Temmuz 2008 Cuma

Yeşim Ustaoğlu, Altın İstiridye peşinde!...

Avrupa düşçüsü Eurimages'ten aldığı "kıyak" (Bakınız: sinema dergisi, "Ustaoğlu, sırtını Avrupa Birliği'ne yaslıyor!") sayesinde sinemayla uğraşan Yeşim Ustaoğlu, şimdi de Avrupa ölçütlerine uygun adım ilerleyenlere verilen Altın İstiridye peşinde. Nokai'dan bile "kıyak" almaya alışmış Ustaoğlu (Bakınız: Sinema.com, "Ustaoğlu'na Selanik'ten özel ödül!"), doğal ki gücünü fabrikalarda ter akıtan işçilerden alacak değil!...

AKP'nin vitrini Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


Yeşim Ustaoğlu, Altın İstiridye için yarışacak


Sinema dünyasının önemli festivallerinden sayılan ve İspanya'nın Bask bölgesinde düzenlenen San Sebastian Uluslararası Film Festivali'nin 'Altın İstiridye' ödülü için Yeşim Ustaoğlu, 'Pandora'nın Kutusu' adlı filmiyle yarışacak.

Ustaoğlu ile birlikte yarışacak diğer yönetmenler arasında İngiliz Michael Winterbottom, Japon Hirokazu Kore-eda, İranlı Samira Makhmalbaf, İspanyol Javier Fesser ve Belen Macias'ın bulunduğu belirtildi. Bu yıl 56. düzenlenen festival, 18-27 Eylül tarihleri arasında yapılacak.

(Kaynak: Zaman)

Ustaoğlu, sırtını Avrupa Birliği'ne yaslıyor!

Amerikan düşü pazarlayan Hollywood'un yapay karşıtı Avrupa düşçüsü Eurimages, işçi sınıfı iktidarının ertelenmesi için yepyeni düşlerin peşinde. Bu bağlamda büyük parasal destekler sunan Eurimages, Türkiye'ye de "kıyak" yapmayı sürdürüyor. Bu konuyu somutlaması anlamında aşağıdaki haberi sunuyoruz:


Eurimages, Ustaoğlu'nun "Pandora'nın Kutusu"na maddi destek sağlayacak


Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Eurimages, Yeşim Ustaoğlu'nun yönettiği, Türk-Fransız ortak yapımı "Pandora'nın Kutusu" filmine maddi destek verecek.

Eurimages yönetim kurulunun Strasbourg'da yaptığı toplantında, Avrupalı 10 ortak yapıma 3 milyon 860 bin avro maddi destek sağlanması kararlaştırıldı.

Amerikan Hollywood sineması karşısında Avrupa sinema sanayisini desteklemek için kurulan Eurimages, şu ana kadar 1129 Avrupalı ortak yapıma 330 milyon avro maddi destek sağladı.

Eurimages, ortak sinema yapıtları dışında, bunları gösteren sinema salonlarına ve dağıtım işini üstlenen şirketlere de teşvik amacıyla destek sağlıyor.

(Kaynak: çizgi)

Ücretsiz oyunculuk çalışması...

Hilmi Bulunmaz yönetiminde, herkesin katılabileceği, ücretsiz oyunculuk çalışması yapılacak...

Tel: 0212 513 47 32/33 - 251 85 23 - 638 22 36 - 0532 642 88 57
Yer: Yeniçarşı cd. 20/3 Galatasaray Lisesi yanı Beyoğlu
Saat: 15.00 - 18.00 arası
Tarih: 27 Temmuz 2008

Bir figüran, televizyon dizilerini anlatıyor...


TV dizileri from Cemal Bulunmaz on Vimeo.

Filmcileri yarıştıran zihniyet!...

Yaşamı kapitalize eden egemenler, sinemayı sanattan uzaklaştırmak için filmcileri yarıştırıyorlar. Rekabet kültürünün kalıcılığını sağlamaya yönelik bu yarış, sinemacıların yaşam alanlarını giderek sığlaştırıyor!...

Bursa Büyükşehir Belediyesi de filmcileri yarıştırarak, onların sinema sanatından uzaklaşmalarına "yardımcı" oluyor:


Diyalogsuz kısa filmlere çağrı!

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali, 28 Kasım – 04 Aralık 2008 tarihleri arasında Bursa’da üçüncü kez sinemaseverlerle buluşuyor.

Festival, kısa film çeken sinemacıları desteklemek için Ulusal Altın Karagöz Kısa Film Yarışması düzenliyor. Festivalin bu bölümünde toplamda 15 film Altın Karagöz Ödülü için yarışacak. Ayrıca birinci gelen kısa filmin sahibi 8.000 YTL Para Ödülü’nü almaya hak kazanacak. 01 Ocak 2008 tarihinden sonra çekilmiş, diyalog içermeyen ve 20 dakikayı aşmayan kurmaca filmlerin katılabileceği yarışmanın son başvuru tarihi 19 Eylül 2008.

(Kaynak: Milliyet)

Halkın değil, AKP'nin belediye başkanı!...

Son Kumsal adlı filmi, keyfi olarak yasaklayan (Bakınız: sinema dergisi, "AKP'li başkanın küstahlığı!...") İnebolu Belediye Başkanı İdris Güleç, halkın değil, AKP'nin belediye başkanı olduğunu, hem de AKP'nin vitrini olan Zaman gazetesinde duyurdu:


İnebolu'da belgesel tartışması

Rüya Arzu Köksal'ın yönettiği 'Son Kumsal' adlı belgesel filmin İnebolu'daki gösterimi sırasında ilginç bir gelişme yaşandı.

Belgesel Sinemacılar Birliği'nden yapılan açıklamaya göre belgeselin 22 Temmuz'da İnebolu'daki gösterimi, izin alınmış olmasına rağmen Belediye Başkanı tarafından yarıda kestirildi ve yönetmen Rüya Arzu Köksal ile yapımcısı Aydın Kudu'nun İnebolu'yu terk etmeleri istendi. Aynı tutum bir gün sonra Abana'da da yaşandı. Belediye Başkanı İdris Güleç ise kendisinden çevre tahribatını anlatan bir belgesel için izin istendiğini belirterek iddiaları şöyle cevapladı: "Belgesel başladı, Başbakan'ın otoyolun açılışı ile ilgili konuşmalarından kırpa kırpa veriliyor. Denize doldurulan taşlar, iş makineleri gösteriliyor. Oysa o seçildiğinde yolun yüzde ellisi tamamlanmıştı. Kapatıyorsunuz dedim. İtiraz edince de 'Canımı sıkma, başımdan da çek git' dedim. Sonuçta AKP'nin belediye başkanıyım, buna müsaade edemezdim. Onlara da ilçeyi terk etmelerini falan söylemedim."

(Kaynak: Zaman)

Ayrıca bakınız: AKP'linin engellediği film NHKM'nde!...

AKP'linin engellediği film NHKM'nde!...

Dün (24 Temmuz 2008), Milliyet gazetesinin yayımladığı bir habere sitemizde yer verip, küçük bir sunuş yazısıyla okurlarımıza aktarmıştık:

(Bakınız: sinema dergisi, "AKP'li başkanın küstahlığı!...")

AKP'li İnebolu Belediye Başkanı İdris Güleç'in hiç de hakkı yokken, Son Kumsal filmini yasaklamasının karşısına çıkmak gerektiğini dile getirdiğimiz yorumumuz şöyle sonlanıyordu:

"Bu duruma karşı çıkmanın tek koşulu var: Mücadele etmek!..."

soL gazetesi, bizden sonra konuya eğilip haberi yinelemiş...

Haberin yankısıyla birlikte Nazım Hikmet Kültür Merkezi de harekete geçip sansürlenen Son Kumsal filmini göstermeye karar vermiş...

soL gazetesinden aktarıyoruz:


NHKM belgeseli Ağustos programına aldı
Nazım Hikmet Kültür Merkezi Sinema Topluluğu adına Çağrı Kınıkoğlu konuyla ilgili bir açıklama yaparak, filmin yönetmenleriyle iletişime geçtiklerini ve AKP’li belediyenin yasak koyduğu “Son Kumsal” belgeselini Ağustos ayında NHKM’de özel bir programla göstereceklerini söyledi.

(Bakınız: soL)

24 Temmuz 2008 Perşembe

Hollywood işbirlikçisi!...


Amerika, Hollywood'u, halkların uyuması için bir ninni olarak kullanıyor. Kendine işbirlikçiler bulan Hollywood, bu işbirlikçiler sayesinde, tüm dünya halklarını uyutmaya çalışıyor. Hollywood'a yardım ve yataklık eden kişilerden biri de Emrah Yücel...

Milliyet gazetesine yansıyan işbirliğini gözler önüne seriyoruz:


Hollywood’u Türkiye’ye getirmek istiyor


(...)
“Hollywood çok önemli bir güç. Orada yer aldığınız sürece dünyada daha fazla tanınıyorsuz” diyen Yücel’e göre, Türkiye’nin kaçırdığı çok fırsat var. Yücel, Yeni Zelanda Film Konseyi’nin bir davetinde, Fox Şirketi’ne bağlı Walden Media’nın CEO’sundan, şirketin pek çok Türkiye konulu tema içeren “Narnia Günlükleri” için Türkiye’yi çok düşündüğünü, ama böyle bir yasa olmadığı için Yeni Zelanda’yı tercih ettiğini öğrenmiş. Yücel, “Herkes Türkiye’yi çok beğeniyor; ama sonuçta ticaret yapıyorlar ve bizim bu ortamda daha stratejik, daha akıllı davranmamız şart” görüşünde. Öte yandan, Türk Film Konseyi, Tom Twyker’ın yönettiği, Clive Owen ve Naomi Watts gibi yıldızların oynadığı “The International” filminin Türkiye’de çekilmesi için çaba göstermiş, başarılı olmuş. Film 2009 yılında gösterime girecek. Türk Film Konseyi’nin bir diğer planı da, Hollywood’da film çekilecek mekanlarla ilgili karar yetkisine sahip 300 kadar kilit ismi Türkiye’ye davet etmek ve onlara ülkemizi tanıtmak. Konseyin internet sitesi yabancı yapımcılara Türkiye’ye ve Türk film şirketlerine dair bilgiler sunuyor. Ayrıca sitenin “Yetenekler” başlıklı bölümünde oluşturulacak veri tabanında, senaristlerden film müzisyenlerine uzanan bir yelpazede, isteyen bütün film çalışanları profillerini yayımlayabilecek.
(Bakınız: Milliyet)

Güney dergisinin 45. sayısı da çıktı!...

Sevgili dostlar dergimizin 45. sayısı çıktı.
Dergimizi satış noktalarında bulabilirsiniz.

Bu sayımızın dosyası
Dinini... ve Kitabını... iyi tanı!

Diğer bazı ürünler...
1 Mayıs'ta Gözlerimizi yaşarttınız / Osman Genç
Tarihten Günümüze Bir Mayıs'lar / Şehmuz Güzel
Tersanede Aşkla Gelen Ölüm / Havva Gülbeyaz
"Hatırla Sevgili" / Adil Yiğit
che / Tan Doğan
Çağdaş İran Edebiyatı ve Füruğ-i Ferruhzad
Aşk Üstüne / Temel Demirer
Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu / Söyleşi
Bozkırın çiçekleri hiç solmayacak / Güney Özkılınç
Müziğin Başlandıcına Dair / Serdar Türkmen
Tarık Akan: "Yılmaz abi sinemamızın en büyük dehasıdır..." / Söyleşi
15. Altın Koza ve Özcan Alper ile söyleşi
Şiirler / Öyküler / Sinema Notları / Senaryolar

www.guneydergisi.com

AKP'li başkanın küstahlığı!...

Ülkenin taşını toprağını tutsak alan AKP, sinemaya sansür uygulamayı son derecede doğal buluyor!...

Cumhuriyet döneminde padişahlık koşullarını oluşturan AKP, sanata karşı büyük düşmanlık besliyor!...

Bu duruma karşı çıkmanın tek koşulu var: Mücadele etmek!...

Milliyet'e yansıyan zorbalığı aktarıyoruz:


Belgesel Erdoğan'ı eleştirince Başkan yönetmeni kovdu


Belediye başkanlarının eleştiriye karşı sansür uygulamasına bir örnek de İnebolu’da yaşandı. AKP’li İnebolu Belediye Başkanı İdris Güleç (yanda), Karadeniz Sahil Otobanı projesini konu alan belgeseli, Başbakan Tayyip Erdoğan’a eleştiri yapıldığı için yarıda kesti ve belgeselin yönetmenini kovdu.

Belgesel yönetmenleri Aydın Kudu ile eşi Rüya Arzu Köksal, Kültür Bakanlığı desteğiyle çektikleri ve 2008 Ankara Film Festivali’nde belgesel dalında üçüncülük ödülü alan, Karadeniz Sahil Otobanı projesini konu alan belgeselleri ‘Son Kumsal’ı 15 Temmuz’dan beri Karadeniz’in sahilinde kasaba kasaba dolaşıp gösteriyor. Kerpe, Ereğli, Bartın, İnkumu, Amasra ve Cide’de programa uyarak gösterimi yapılan belgesel, 22 Temmuz akşamı da İnebolu’da gösterilecekti. Ancak 22 Temmuz akşamı Duru Havuzlu Park’ta toplanan 200’den fazla seyirci, filmin onuncu dakikasından sonrasını göremedi.

İnebolu Belediye Başkanı İdris Güleç, belgeselde Başbakan Erdoğan’ın Karadeniz sahil yolu projesiyle ilgili yaptığı konuşmadaki “Bu yol Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği en büyük kalkınma ve modernleşme projelerinden biridir... Adım adım hedeflerimize yürümekteyiz... 542 kilometrelik bu yol tamamıyla sahilden giderek İstanbul’a ulaştırıldığında ülkemiz, dünyanın en uzun sahil otobanına kavuşmuş olacak... Hayalim bu yolun Istanbul Boğaziçi’nde yapılacak üçüncü köprüyle birleşmesidir” bölümünün gösterilip, konuşmanın hemen ertesinde gelen, dağları delen greyder görüntülerinden rahatsız olmuştu.

Aydın Kudu, İnebolu’da yaşananları şu sözlerle anlatıyor:

‘Tasınızı tarağınızı toplayın’

“Filmden önce Duru Havuzlu Park’ta toplanan 200’den fazla kişiye, filmin arka planını ve şu andaki projeyle ne amaçlanmak istendiğine dair bir konuşma yaptım. Sahillerini deniz dolgusu yüzünden kaybeden bir kasabanın trajedisini anlatıp, benzer durumun başka yerlerde daha az sayıda yaşanmasını amaçladığımızı anlattım. Filmin yedinci dakikasında, Başbakan’ın otoyolun açılışında yaptığı konuşmada birkaç cümle yer alıyor. Başbakan’ın görüntülerinden hemen sonra, İdris Güleç beni yanına çağırtıp, sadece kendi masasında oturan altı, yedi kişi tarafından duyulabilecek şekilde ‘Sen politika yapıyorsun. Başbakanımızı nasıl kötü gösterirsin?’ dedi. Kendisine, ‘Nereden böyle bir yorum çıkarıyorsunuz? Filmi size vermiştim, izlemediniz mi?’ deyince, ‘İzlemedim. Ben sizin ne yapmak istediğinizi anladım, amacınızı biliyorum. Şimdi anında tasınızı tarağınızı toplayıp burayı terk edin’ diye karşılık verdi. ‘Başkanım filmin tamamını izlerseniz sonunda konuşabiliriz daha rahat...’ dedim ancak, ‘Senin şimdi kırarım ağzını burnunu dağıtırım. Sen beni ne sanıyorsun... Defolun gidin buradan...’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine en küçük bir lafın olaylara yol açacağını anlayarak malzemeleri toparlayıp 15 dakika içinde değil Duru Park’tan, şehirden ayrıldık. Saat 22:15 sularıydı. Eşim çok korktu, bu adam bize bir şey yaptıracak diye ve şehirden ayrılıp 20 km ilerideki Abana’ya gelene kadar da her gelen araçtan şüphelendik. Tüm gece de gözümüze uyku girmedi Abana’da kaldığımız pansiyonda.”

‘Başbakan’a hakaret vardı’

Radikal’in sorularını yanıtlayan İnebolu Belediye Başkanı Güleç ise, Aydın Kudu’nun belgeselinin neden ve nasıl durdurulduğunu şu sözlerle anlattı: “Belgeseli gösterttirmedim. Başbakana hakaret ediliyordu, onun için kapattırdık. Aydın bey bana, ‘Biz Başbakan’a hakaret etmiyoruz. Sonuna kadar izleyin’ dedi, ben de ‘Geri zekalı değilim, ne gösterdiğini görüyorum’ dedim. O kadar. Tartışma olmadı, hakaret etmedim. Bana dediler ki, hiçbir siyasi şey yok. Bana CD’yi verdikleri halde ben onlara güvendim, seyretmeden ‘buyrun’ dedim. Hatta daha kalabalık insanların seyretmesi için diye teşvik ettim. Ama o şekilde Başbakan’ı kötüleyen gösteriler yapıp, peşinden iş makinelerini gösterip, doğa tahrip oluyor... Başından gösterdikleri bize öyle değildi ki, esas gösterim başlayınca başladı. Ailem yanımdaydı, kalabalık ortam... Hakaret etmedim, ‘Uzatma, başımdan git’ dedim.

Tekin de kovulmuştu

Haziran ayında da, Karabük Kültür Sanat ve Sanayi Festivali kapsamında dün düzenlenen konferansta hükümeti ve enerji politikasını eleştiren yazar Latife Tekin, Karabük Belediye Başkanı AKP’li Hüseyin Erer’in tepkisiyle karşılaşmıştı. Tekin’in mikrofonu kapatılmış ve festivalden kovulmuştu.

RADİKAL

(Kaynak: Milliyet)

Gümüş dizisinin reytingi mi düşüyor?!...

Halkın ninni kutusu televizyon, dizilerle ayakta duruyor. İki reklam arasını dolduran sıva olan diziler, hızla üretilip hızla eskiyor. Gümüş dizisi de bunlardan biri... Dizilerde reyting düştüğünde, o diziyle ilgili akla gelmeyecek tanıtım biçimleri denenir. Aşağıdaki haber de bunlardan biri mi? Yoksa gerçekten bir yuvanın yıkılmasını anlatan önemli bir haber mi?... Anlamakta zorlanıyoruz...

Milliyet'ten aktarıyoruz:



İkinci Gamze Özçelik olayı mı?


Gümüş dizisinde Gümüş karakteriyle tanınan oyuncu Songül Öden ile tiyatrocu eşi Canberk Uçucu’nun boşanma davasında şok bir gelişme yaşandı.

Vatan Gazetesi'nin haberine göre, Songül Öden’in avukatı Cemal Dayıoğlu, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Dayıoğlu’nun dilekçesinde şu sözler yer aldı:

“Canberk Uçucu’nun, Songül’e ait olduğunu ileri sürdüğü çıplak fotoğraf yüzünden Diyarbakır’lı olan, örf ve adetlerine sıkı sıkıya bağlı yaşayan müvekkilem ve ailesi tedirginlik yaşamaktadır. Fotoğraf Canberk tarafından belki gizlice çekilmiş, belki de Songül’ün haberi olmaksızın uyutularak, bilinci kapatılarak -tıpkı Gamze Özçelik olayında olduğu gibi- çekilmiş olabilir. Çünkü Songül Öden böyle bir fotoğrafı hatırlamamaktadır.”

Bu dilekçe üzerine Ankara polisi, geçtiğimiz hafta Uçucu’nun Ankara Batıkent’deki evine ani baskın yaptı. Baskında Uçucu’nun bilgisayarına el konuldu. İnceleme sonucunda bilgisayarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadı. Songül Öden’in avukatı, “Canberk Uçucu, gelişecek olayları tahmin edip bilgisayarından fotoğrafları silmiş olabilir” dedi.

(Kaynak: Milliyet)

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Sinema sanatı oyunculuk gerektirir!...

Hilmi Bulunmaz
24 Temmuz 2008


Sinema, fotoğraf ve tiyatronun çocuğu olarak dünyaya geldi. Fotoğraftan tekniği, tiyatrodan sanatı aldı. Her ne denli fotoğrafın sanat boyutu ve tiyatronun teknik yanı olsa da; fotoğraf daha teknik ve tiyatro daha sanattır...

Sinema, fotoğrafa ağırlık verdikçe tekniğe iltica etti. Özellikle Hollywood'un emrettiği ölçütlerle üretim yapan sinema, "milyonların eğlencesi" olmaktan uzaklaşıp emperyalizmin düşçüsü olarak görev yapmaya başladı. Emperyalizmin düşçüsü olabilmenin koşullarından biri de oyunculuğun iğdiş edilmesiydi. Artık filmlerde oyuncular değil; fotoğraf, bilgisayar, efektler... başroldeydi!...

Hollywood'un ürettiği düşlere karşı çıkabilmenin koşullarından biri de, sinemada oyunculuğa önem vermektir. Bunun için; film çekecek yönetmenlerin oyunculuğu yaşam biçimi olarak algılayan insanlarla birlikte "yolculuk" etmesi gerekir...

Örnekse "Cannes Kilisesi" tarafından kutsanan Nuri Bilge Ceylan filmlerinde olmayan oyunculuğa karşı çıkmak gerekir. İnsan sıcağının duyumsanmadığı Ceylan filmleri, AB yada ABD ölçütleriyle hareket eden emperyalist beyinli aydınların hoşuna gidebilir; ama bizim hoşumuza gitmiyor. Bunun da en önemli nedeni; oyunculuğa önem vermeyen bir anlayışla üretilmesi bu filmlerin...

Sonuç olarak; sinemanın sanat olabilmesi için birçok şey gerekiyor. Ancak en önemli gereklilik oyunculuktur. Sahte dünyaları anlatan sahte oyunculuk değil; gerçekleri anlatan gerçek oyunculuk...

Bu siteleri mutlaka izleyiniz!...

Hilmi Bulunmaz Bulunmaz Tiyatro Tiyatro Oyun

Televizyona karşı: Oyunculuk Çalışmaları

Büyütmek için üzerine TIKLAYINIZ!


Bulunmaz Tiyatro, sosyalist olduğunu gizlemeyen ve sürekli olarak vurgulayan bir tiyatro. Türkiye'deki tek sosyalist kimlikli profesyonel tiyatro Bulunmaz Tiyatro, yirmi yıllık ömründe, hiçbir zaman bu kimliğinden ödün vermedi. Tüm üst-yapı kurumları gibi televizyonun da kapitalizme hizmet eden bir kurum olduğunun ayrımında olan Bulunmaz Tiyatro, yüzünü bu kuruma dönmedi, dönmüyor, dönmeyecek!... Ta ki tüm üst-yapı kurumlarında olacağı gibi televizyonun da halkın, emekçilerin denetimine geçinceye dek. Sosyalist dünyaya hizmet eden Bulunmaz Tiyatro, o gün geldiğinde, emekçilerin denetimindeki televizyona da hizmet edebilir. Ancak, içinde bulunduğumuz koşullarda asla!...

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız nedenlerle, Oyunculuk Çalışmaları yürüten Bulunmaz Tiyatro, televizyona kapağı atıp burjuvazinin imge anlayışına hizmet etmek isteyenlere yer vermiyor. Televizyonda kapitalizmin tezgahtarlığını yapmak isteyenler, asla bizim çalışmalarımıza katılmasınlar!...

BULUNMAZ TİYATRO (20.7.2008)


Hilmi Bulunmaz ve Kazım Şimşek'in konuşması (21.07.2008) from Cemal Bulunmaz on Vimeo.

Yazlık sinemalar geri dönüyor...

Bir zamanlar, özellikle televizyon egemenliğini kurmadan önce, hemen her semtte bir yazlık sinema vardı. Ailecek gidilen ve "gece pikniği" diyebileceğimiz yazlık sinema eğlenceleri, anımsandıkça hüzünlü duygular oluşturuyor. Neyse ki yeniden oluşmaya başlayan yazlık sinemalar, insanın yüreğini titretiyor...

Bir yazlık sinema haberinin linkini veriyoruz:


Nazım'ın bahçesinde yazlık sinema

(Bakınız: soL)

Sinemaya ilgi artıyor mu?...

Bulunmaz Kültür Merkezi'nin sinemaya ilgi göstermesinin yanı sıra, Nazım Hikmet Kültür Merkezi de bu sanat dalına ilgi gösteriyor...


Yeni Başlayan Atölyeler

Sinema Seminerleri

1990 SONRASI TÜRK SİNEMA TARİHİ
1939 yılında Türkiye’de gösterilen Mısır filmi Aşkın Gözyaşları’nın yerli versiyonu olan Allah’ın Cenneti’yle başlayan Yeşilçam; teoride ve pratikte 1990 yılında gösterime giren Arabesk filmiyle bitmiştir. 1990-94 arası büyük bir kriz dönemidir, 94 sonrasında ilk filmlerini yöneten ve giderek uluslararası arenada tanınan yönetmenlerle bu dönem “Yönetmenler Sineması” olarak adlandırılabilecek yeni bir evreye denk geliyordu. Bu tarihsel olarak önemli ve uluslararası arenada dikkatleri üzerine çeken Türk Sineması’nı beş yönetmenle birlikte inceliyoruz.

İLK TOPLANTI 26 TEMMUZ CUMARTESİ 13.30’da.
KAYITLAR BAŞLAMIŞTIR!

(Kaynak: NHKM)

Bir kısa film...


Berber Dükkanında (Kısa Film) from Cemal Bulunmaz on Vimeo.
Videomuzu 250 kişi izledi.
Tüm videolar için: TIKLAYINIZ

Televizyon gülleri!...

Halkın istemlerine göre değil; egemenlerin düşüncesine göre hareket eden dizilere "can" verenler, televizyon gülü olarak, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yaşamlarını ortaya koyuyorlar...

Milliyet'teki linki tıklayabilirsiniz:

Bir dizi ile şöhret olanlar!Onların yıldızları televizyon ekranlarında göründükten sonra parladı... İşte dizilerle hayatımıza giren isimler...

22 Temmuz 2008 Salı

Film olmayan bir film: UZAK...

Hilmi Bulunmaz
22 Temmuz 2008


Önce çizgi, ardından resim, sonra fotoğraf ve daha sonra da sinema icat edildi. Tarihin kaçınılmaz akışı, statükocular ne denli karşı çıksalar da, mutlaka ilerlemeden yana...

Yedinci sanat diye anılan sinema, kendinden önce icat edilen her şeyden yararlandı, yararlanıyor, yararlanacak. Fotoğraftan da... Ne var ki, fotoğrafın çocuğu sayılmasına karşın, sadece fotoğraf değil sinema. Fotoğrafı da kapsayan, önemli bir iş. Sanat olarak varlığını sürdürmesini arzu ettiğimiz bir iş...

Gelelim Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerine... Kasaba filminde olduğu gibi Uzak filminde de Nuri Bilge, sadece fotoğraf çekiyor. Başka bir şey yapmıyor. Başka bir şey gelmiyor elinden. Başka bir becerisi yok. Başka yeteneği yok!...

Reklamcı mantığın izdüşümüyle film çeken Ceylan, şimdiye dek izlediğim kadarıyla, kapitalist üretim ilişkilerini sorgulamayan, kapitalizmi yeniden yaratan bir yönetmen. Daha yerinde bir deyişle; bir fotoğrafçı!...

Uzak filminde, tıpkı Kasaba filminde olduğu gibi, başrolde "sıkıntı" var. İzleyiciyi sıkmak için, handiyse özel çaba harcayan fotoğrafçı Ceylan, zaman kavramını o denli hoyratça kullanıyor ki, filmini (aslında fotoğraflarını) izlerken, uyuma düşüncesinin dışında, hiçbir düşünceye sahip olamıyorsunuz...

Anlamsızlığı bir anlam, devinimsizliği bir derinlik, saçmalığı algılanması zor bir durum olarak izleyiciye pazarlayan fotoğrafçı Ceylan'ın, ödül kurumunun kutsamasıyla, cesareti artıyor ve daha büyük sıkıntılar vermek için deklanşöre basma duygusu gelişiyor. Kültür Bakanlığı'ndan da destek alan Nuri Bilge, bizim verdiğimiz vergilerden aldığı avantalarla, fotoğrafçılığını filmcilik diye kakalıyor...

Ha, Uzak filminin konusuna gelirsek... Kusura bakmayın ama konusuna gelemeyeceğiz... Çünkü konusu yok!...

Peki ya oyunculuk?... Oyunculuk da yok!...

Başka hiçbir şey yok mu?... Yok!...

Sadece fotoğraf ve başrolde "sıkıntı" var...

***

Ayrıca bakınız: Nuri Bilge Ceylan

Ödüllere bulansa da izlenebilecek bir film!

Batı'nın ölçütlerine boyun eğmek zorunda kalsa da Kutsal Direniş önemli bir film... İzlemenizi ve aşağıdaki yazıyı okumanızı öneririz:


Kutsal Direniş Oscardan Dışlandı

Belgesel Sinemacılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rıza, Filistin yapımı Kutsal Direniş adlı filmin BMnin Filistin devletini tanımadığı gerekçesiyle Oscar Adayları Oylamasından dışlanmasını siyasi bir karar olarak nitelendirdi.

özgür radyo - İstanbul
31 Aralık 2002, Salı
Semra ÇELEBİ

Belgesel Sinemacılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Enis Rıza, Cannes Film Festivali'nde Uluslararası Eleştirmenler Ödülü"nü kazanan Filistin yapımı "Kutsal Direniş" adlı filmin Oscar Adayları Oylaması'ndan dışlanmasını "siyasi bir karar" olarak nitelendirdi.

Kutsal Direniş'i "2002'nin en iyi yabancı film Oscar adaylarının" belirleneceği oylamaya dahil etmeyen Akademi, buna gerekçe olarak, "Sadece Birleşmiş Milletler'in (BM) tanıdığı ülkelerden gelen filmlerin başvurularının değerlendirilebileceğini" gösterdi.

"Başvuru yapmadı", "başvuru yaptık" tartışması

Akademi, daha önce "Kutsal Direniş"in başvuru yapmadığını öne sürmüştü. Filmin yönetmeni Elia Suleiman'ın "başvuru yaptık" şeklindeki açıklamasından sonra, Akademi, filmin "BM Filistin'i bir devlet olarak kabul etmediği için" oylamadan çıkarıldığını belirti.

Rıza: Film toplumsal kabul gördü

Belgesel Sinemacılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rıza, filmin iki konuyu gündeme getirdiğini söyledi:

* Bunlardan bir tanesi gerçekten bir Filistin ulusunun ya da Filistin devletinin varlığı meselesi. Bunun hukuki bir varlık olup olmaması bir yana en azından meşru bir varlık olarak hala kabul edilmiyor olması yeniden çok ciddi konuları tartışma gündemine getiriyor.

* Ayrıca, bugüne kadar şiddet ve baskı olarak bildiğimiz, ama toplumsal hukuk açısından ortaya çıkmamış birçok şeyi bu film ortaya çıkardı. Filistin'in nasıl hukuki anlamda İsrail'in hegemonyası altında olduğunu, kendisini ancak İsrail kavramıyla ifade etmesine izin verildiğini bu film ortaya koydu.

Sanat "devlet"e bağlı mıdır?

Rıza, filmin "sanatın devlet kavramına bağlılığı tartışmasını" da gündeme getirdiğini belirtti; "Dünyanın herhangi bir sorununu herhangi bir yerini anlatan bir sanat eseri, nerede üretilmiş olursa olsun, bir devlete bağlılık ölçüsüyle sınırlandırılabilir mi?" diye sordu.

"Bu filmi üreten yönetmen hangi devlete bağlı olursa olsun, nerede yaşıyor olursa olsun, ürettiği eserin telif hakkı, herhangi bir devletin meşruluğuna, varlığına ya da bir ulusun kabul edilip edilmemesine bağlı olamaz" diyen Rıza, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, sanatın bağımsızlığı kavramıyla çatışan bir durum. Üstelik bu film, Cannes başta olmak üzere birçok ödül aldı, Türkiye'de de gösterildi. Herkesin beğenmese de sanatsal anlamda onayladığı, meşruluğu toplumsal anlamda onaylanmış bir film. Bu anlamda, dile getirdiği sorunların ötesinde bence dünya kamuoyunun gündemine ciddi bir şekilde taşındı."

"Politik bir film olmasaydı sorun olmazdı"

Enis Rıza filmin politik olmasının da kararı etkilediği düşüncesinde:

* Kutsal Direniş, politik içeriği sahip bir sanat eseri. Bir aşk hikayesi anlatıyor olsaydı, apolitik bir film olsaydı yine aynı tepkiyi görür müydü? Sorun biraz da, Oscar ödüllerinin nasıl bir iktidarla yönetildiğine ve nasıl bir meşruluğu olduğuna bağlı. Biraz da bunların tartışılması gerekiyor.

* Karar, siyasi bir karar. BM'nin Filistin'i kabul etmemesi gibi bir kavram, sanat seçiciliğinde olmaması gereken bir durum. Bu siyasi kararın arkasında hangi lobiler, hangi insanlar var; bunu zamanla öğreneceğiz. Ama bence bu çok önemli değil. Önemli olan, bu durumun kendisini uluslar arası düzeyde platforma taşımak ve tartışmak.

İsrail-Filistin savaşında yaşam

Bir ay öncesine kadar Türkiye sinemalarında da gösterilen, Cannes Film Festivali'nde uluslararası eleştirmenler ödülünü alan Kutsal Direniş, Filistinli yönetmen Elia Süleyman'ın ikinci filmi. Senaryosunu yazdığı yönetmenliğini yaptığı filmin başrolünde de yine kendisi oynuyor. Kutsal Direniş, İsrail-Filistin savaşına farklı bir bakış açısıyla yaklaşan, savaş sırasında günlük yaşama ve bir aşka odaklanan, fantastik ağırlıklı ve biraz da şiirsel bir film. (BB/NK)

(Kaynak: bianet)

Kültür Bakanlığı vergilerimizi savuruyor!...

Toplumsal sorumluluk bilinciyle değil; Batı'ya şirin görünmek için film çekenler, Kültür Bakanlığı kıyağına yaslanıyorlar. Bırakınız uzun metrajlı filmcileri, kısa metrajlı film çekmek isteyen çömezler bile, gözlerini Kültür Bakanlığı bütçesine dikiyorlar...

Kültür Bakanlığı kıyağıyla ilgili bir haber sunuyoruz:


KÜLTÜR BAKANLIĞI’NDAN SİNEMAYA DESTEK

Kültür ve Turizm Bakanlığı Destekleme Kurulu’nun 2008 yılı ilk değerlendirme toplantısı geçtiğimiz ay İstanbul’da yapıldı. Başvuruda bulunan 88 uzun metrajlı filmin yapım ve yapım sonrası projelerinin değerlendirildiği toplantıda, 18 filme geri ödemeli yapım desteği, 2 filme de geri ödemesiz yapım sonrası desteği verilmesi kararlaştırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yapımlara destek olarak toplam 4 milyon 260 bin YTL aktaracak. 29 Nisan’da toplanan kurul, yapım desteği için başvuran 43’ü ilk film toplam 65 projeyi de “desteklemeye uygun bulunmadığından” reddetti. Reddedilenler arasında Tayfun Pirselimoğlu, Kutluğ Ataman ve Barış Pirhasan gibi ünlü yönetmenlerin projelerinin de olması dikkat çekti. Polis’in yönetmeni Onur Ünlü’nün (Eflatun Film) Bankası adlı yeni projesi ile Tunç Okan’ın (Rönesans Film) Umut Üzümleri adlı projesi 325’er bin YTL’yle en çok desteği alan filmler oldu.

(Kaynak: altyazi.net)

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Bakanlık çanağına ekmek banan film!...

Tıpkı tiyatroda olduğu gibi (Bakınız: Kültür Bakanlığı çanağını yalayanlar), sinemada da çanak yalamadan iş yapmak olanaksız. Kültür Bakanlığı çanağını yalamadan film çevirmek, her yiğidin harcı değil. Ancak, ruhunu kapitalizme satmayan sinemacılar becerebilir çanak yalamadan film çevirmeyi...

Milliyet'e yansıyan Kültür Bakanlığı destekli bir film haberini aktarıyoruz:


Gökten Üç Elma Düştü’nün çekimleri başladı
Bir Defne Film yapımı olan Gökten Üç Elma Düştü adlı sinema filminin çekimleri başladı.

Filmin yapımcı, senarist ve yönetmenliğini sinema, tiyatro ve TV’de bir çok başarılı yapımın imza atmış Raşit Çelikezer gerçekleştiriyor. Gökten Üç Elma Düştü, Raşit Çelikezer’in yönetmen olarak ilk sinema filmi. Filmin Genel Koordinatörü sinema ve tiyatro oyuncusu Şencan Güleryüz. Filmin başrollerinde, Köksal Engür, Bennu Yıldırımlar, İsmail Hacıoğlu ve Şebnem Köstem oynuyor. Kültür Bakanlığı destekli filmin çekimlerinin 4 hafta sürmesi plânlandı. İstanbul’da HD olarak çekilen film, yaklaşık 100 kopya ile yeni sinema sezonunda vizyona girecek.

(Kaynak: Milliyet)

AKP, Sultanahmet'te makyaj tazeliyor!...

Hilmi Bulunmaz
21 Temmuz 2008


İlçe olma niteliğini yitirip Fatih'le birleşerek, Fatih Belediyesi adıyla yaşamaya çalışan Eminönü, AKP'li başkan Nevzat Er'in tüm sentetik dayatmalarına karşın, samimiyetten uzak olduğunu her an duyumsatıyor...

Benim de oturduğum Çetinkaya Sokak'ta kaçak inşaatlerin gece gündüz sürdüğü Sultanahmet'te AKP, şirin görünmek için yedi takla atıyor. Kaçak inşaat hummalı bir biçimde sürerken, sözde halkı düşündüğünü iddia eden adı bile olmayan Eminönü Belediyesi, şimdi de yazlık sinema sevdasına tutuldu...

Milliyet'ten aktarıyoruz:


Sultanahmet'te ''Yazlık Sinema Günleri''
Eminönü Belediyesi’nce düzenlenen "Yazlık Sinema Günleri", 25 Temmuz-5 Ağustos günleri arasında Sultanahmet’te gerçekleştirilecek.

Eminönü Belediyesi’nden yapılan açıklamada, yazlık sinema nostaljisini yaşatmak amacıyla düzenlenen sinema günleri kapsamında, Sultanahmet Meydanı’ndaki amfitiyatroda her akşam bir filmin ücretsiz gösterileceğibelirtildi.

Türk sinemasının genç yönetmenlerinden Çağan Irmak’ın "Babam ve Oğlum" ile başlayacak sinema günlerinde Vizontele, Organize İşler, Mavi Boncuk, Bayrampaşa, Estergon Kalesi, Cennetin Krallığı, Kanlı Nigar, HababamSınıfı Tatilde ve Eşkıya filmleri gösterilecek.

(Kaynak: Milliyet)

Kahrolsun insanlık utancı Siyonizm!...

18 Temmuz 2008 Cuma

Hayat TV'nin sansürlenmesine tepki var!...

Kıçı kırık burjuvaların ahlaksızlıklarını halka empoze etmek için kurulan televizyonların karşıtı olan Hayat TV, egemenlerin işine gelmeyen yayın yaptığından sansürlendi. Bu durumu kınıyor, Hayat TV'nin mücadelesini selamlıyoruz...

Haberdar olmak için atılım gazetesini okuyunuz:


Sansürlenen Hayat Tv'ye büyük destek

Bölücü yayın yaptığı' iddisıyla yayını sansürlenen Hayat Televizyonu'na büyük destek geldi. Sendikalar, demokratik kurumlar yaptıkları açıklamalar ile muhalif yayın kuruluşlarına yönelik baskı politikasını lanetledi, Hayat Tv'ye destek verdi.

(Bakınız: atılım)

Televizyon güllerinin pespaye halleri!...

Yaşamı faşizanlaştıran Kurtlar Vadisi elemanlarından Oktay Kaynarca...


Kapitalizmin genlerimize dek nüfuz etmesi için, televizyon gülleri gerekiyor!... İki reklam arasına tıkıştırılan dizilerle halkı uyutmaya çalışan televizyon gülleri, her fırsat bulduklarında eş değiştiriyorlar. Değişen eşler, başkalarıyla eşleşiyor. Bu eşleşme durumunu eşeleyen medya da, ayakta uyumamızın katsayısını artırıyor!...

Oktay Kaynarca'yla röportaj yapan Demet Özdemir; bu zat-ı muhteremin aş durumunu, eş durumunu, iş durumunu renkli sorularla bizlere sevdirmeye çalışıyor!...

Hürriyet gazetesinin böğrüne konan Kelebek ekinde yayımlanan yazıyı okumasanız da olur:


Özgü'yle yollarımız şimdilik ayrıldı


Röportaj: Demet ÖZDEMİR

Oktay Kaynarca, Özgü Namal ile barışabileceklerinin sinyallerini verdi.

ÖZGÜ NAMAL FOTOĞRAFLARI

Özgü Namal'dan ayrıldıktan sonra adı Çağla Kubat'la aşk dedikodularına karışan Oktay Kaynarca, "Çağla'yı çok sever, saygı duyarım. Ama arkadaşlıktan öte bir şey yoktur aramızda" dedi. Ünlü oyuncu, Özgü Namal ile barışabileceği sinyalini ise şu sözüyle verdi: "Yollar şimdilik ayrıldı ama zamanın ne göstereceği belli olmaz."

(İlle de okunmak isteyenler tıklayabilir: KELEBEK)

17 Temmuz 2008 Perşembe

Yarışmalar, sinemayı yozlaştırıyor!...

Sinemanın halk yararına değil, kapitalizmin yararına işlemesini isteyenler; özellikle ödül ve yarışma kavramlarıyla bu alanı yozlaştırıyorlar. Yarışma sözcüğü, içerdiği rekabet kavramıyla, insanları dayanışma kültürüne değil, "altta kalanın canı çıksın" anlayışına sürüklüyor. Malumunuz, yarışmalardan çok az insan "mutlu" ayrılır. Büyük bir çoğunluksa, son derecede mutsuz bir yaşama savrulup gider...

AKP çizgisine yakın Fatih Üniversitesi de, insanların mutsuz olması için çaba harcayan kurumlardan biri. AKP vitrini gibi "ışıldayan" Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


Kısa filmciler, Kristal Klaket ödülü büyüttü!

Fatih Üniversitesi tarafından ilki geçen yıl düzenlenen Kristal Klaket Kısa Film Yarışması'nın ikincisi için geri sayım başladı. Amatör ve profesyonel tüm sinemacıların katılımına açık olan yarışmaya son başvuru tarihi 20 Ekim.

Kısa film sektörüne katkı sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmada, 2006 yılından itibaren çekilmiş ve süresi 20 dakikayı geçmeyen DVD formatında filmler yarışacak. Filmlerde tür ve konu kısıtlaması yok. Geçen yılki ilk yarışmada En İyi Film seçilen esere 2007 dolar ödül verilmişti. Kristal Klaket bu sene hedeflerini de ödüllerini de büyüttü. Sinema eğitiminde bir marka olan New York Film Academy (NYFA) ile işbirliğine giden Fatih Üniversitesi, bu yıl birinci gelen filmin yönetmenini, NYFA'da altı haftalık sinema eğitimi ile ödüllendiriyor. Yarışmanın ikincisi 3 bin, üçüncüsü ise 2 bin YTL'nin sahibi olacak. Jürinin belirleyeceği beş filmin yönetmenine de 500'er YTL ödül verilecek. Yarışmaya başvuracak filmleri, İhsan Kabil, Ömer Lütfü Mete, Mustafa Şevki Doğan, Beste Bereket ve Olkan Özyurt'tan oluşan jüri değerlendirecek. Sonuçlar 20 Kasım'da açıklanacak. Başvuru ve yarışmayla ilgili her türlü bilgi için: www.kristalklaket.com

(Kaynak: Zaman)

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Reklamcı ol! 250 bin Euro al! Film çek!...

Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için reklamcılara büyük iş düşüyor. Çünkü onlar, sömürünün üstünü drajelendiren, gizleyen simyacılar. Reklamcılıkla, statükonun devam etmesini sağlayanlar, bununla yetinmediklerinde, sanata da bulaşıyorlar. Yaşamı kapitalize eden reklamcılar, sanata bulaştıklarında, kitleleri en kolay pasifize eden televizyon yada sinemaya yöneliyorlar. Kapitalist imgenin yaratılması için ömrünü yatıran reklamcılar, hazır parayı bulduklarında neden sanata bulaşmasınlar ki?... Bulaşsınlar!...

AKP'nin vitrini Zaman gazetesine yansıyan haberden bir bölüm sunuyoruz:


Mezun olduğu okula 'usta' ile döndü

'Usta', 2008 Avrupa'sının güneydoğusunda, çağdaş uygarlık hayallerinden kopmak istemeyen Türkiye'nin ruhunu, tutkulu bir oto tamircisinin gözünden anlatıyor. Filmde tek başına bir uçak yapma hayaline inatla sarılan Doğan Usta, bunu hayatının merkezinde görecek, bu tutku ve bencillik onu ailesinden ve eşinden koparacaktır. Doğan'ın kendi uçağını yapma sevdası, aşkı ile tutkusu arasında da bir ikilem oluşturacaktır film boyunca... Filmpark tarafından çekilen 'Usta' Avrupa Görsel İşitsel Eserleri Destek Fonu'nun (Eurimages) Türkiye'ye verdiği maddi desteği alan tek film. Eurimages, yapımcı şirkete 250 bin Euro maddi destek sağlamış. Bu rakam, aynı zamanda ilk filmini çeken bir şirkete Eurimages tarihinde bugüne kadar verilen en yüksek miktar.

(Bakınız: Zaman)

Sanal oyuncuları kim piyasaya sürüyor!...

Halkın daha "rantabl" sömürülmesi için yayın yapan televizyonlar, iki reklam arasına tıkıştırılmış diziler sayesinde ayakta durabiliyorlar. Bu dizileri sınıf atlama tahtası olarak görenler de, sırtlarını "koç"lara yaslıyorlar. Özellikle Devlet Tiyatroları'ndan artık zaman bulanlar, halkın uyuma kutusu TV'ye oyuncu hazırlamak için her türlü taklayı atıyorlar!...

Milliyet gazetesine yansıyan pespayeliği aktarıyoruz:


Son birkaç yıldır dizi sayısında patlama yaşanıyor. Bu kadar diziye genç, güzel ve yetenekli oyuncu yetmeyince devreye reyting getirecek şarkıcılar, mankenler giriyor. Kendilerini bir anda kamera önünde bulan çiçeği burnunda jönler ve aktristler de, oyuncu koçları sayesinde rol yapıyor. Hafta Sonu dergisi, çiçeği burnunda şöhretler ile onların ünlü koçlarını yazdı

(...)

Tuğçe Kazaz“Kampüsistan” dizisinde Arzu olarak ekrana gelen, daha sonra evlenerek Yunanistan’a yerleşen Tuğçe Kazaz’a oyunculuğu sırasında Devlet Tiyatroları’nda uzun yıllar çalışan Turgay Tanülkü koçluk yaptı. Tanülkü’nün koçluğunu yaptığı diğer isimler arasında Meral Kaplan ve Nihat Doğan da var.

(...)

(Bakınız: Milliyet)

Televizyon karşıtı televizyona sansür!...

Hayat Tv'nin yayını sansürlendi

(Bakınız: atılım)

BULUNMAZ (13.7.2008)


Hilmi Bulunmaz konusuyor from Kazim Simsek on Vimeo.

Kışın okul, yazın sinema!...

Yerel yönetimler de merkezi yönetim gibi, "dostlar alışverişte görsün" mantığıyla hareket ediyor. Sinema koşullarına elverişli olmayan okullarda film gösterilerine başlayan belediyeler, sadece oy hesabı yapıyor!...

AKP'nin vitrini Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


Konak'ta yazlık sinema

Neredeyse yok olan yazlık sinema gösterimleri Konak'ta canlandırılıyor. Konak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü'nün "Sokakta Sinema" etkinliği dün başladı. Konak'ın beş mahallesinde üçer film gösterimi yapılacak olan program, ilköğretim okullarında gerçekleşecek. Vatandaşlar filmleri ücretsiz olarak izleyebilecek. Etkinlik kapsamında gösterilecek filmler şöyle: Babam ve Oğlum, Dondurmam Gaymak, Adem'in Trenleri, Takva, Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?, Kalbin Zamanı, İnşaat ve O Şimdi Mahkum.

(Kaynak: Zaman)

Altın Portakal almak isteyenler yarışabilir!

Halk değerlerinin limon gibi sıkıldığı bir süreçte, Altın Portakal almak isteyenler, içlerindeki yenme duygusunu tatmin etmek için kapitalist pazara teslim olabilirler...

Bizim için hiçbir sakıncası yok!...

Milliyet gazetesine yansıyan kısa haberi, okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:


Antalya için ön jüriler belirlendi

Bu yıl 10-19 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek olan 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj, Belgesel ve Kısa Film dallarında yarışmaya katılacak filmleri izleyecek ön jüriler belirlendi.

Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV)’nın işbirliği ile düzenlenen festivalde; Ulusal Yarışma’nın ön jürisinde Mithat Alam, Serap Aksoy, Tevfik Başer, Erkan Aktuğ, Muammer Brav, Atilla Dorsay, Ziya Öztan, Necip Sarıcı, Fehmi Yaşar ve Serra Yılmaz yer alıyor. Festivalin Ulusal Kısa Film Yarışması’nın ön jürisinde İsa Çelik, Alper Maral ve İhsan Yılmaz; Ulusal Belgesel Film Yarışması ön jürisinde ise Tunca Arslan, Ertuğrul Karslıoğlu ve Ömer Tuncer bulunuyor.

(Kaynak: Milliyet)

"Başka" filmler de çekiliyor...

Hollywood yapımı filmlere öykünenlerin dışında, başka anlayışla film yapanlar da var. Henüz izlemediğimiz belgesel film Arka Bahçede YIKIM, başka şeyler düşünmemize neden oluyor...

Filmi yapan Başka Kültürevi sitesinden aktarıyoruz:


İstanbul Sinema Atölyesi'nden "Arka Bahçede Yıkım"

İstanbul'da "Kentsel Dönüşüm Projesi" kapsamında artarak devam eden gecekondu yıkımlarını, oradaki halkın içinden bakan bir gözle göstermeyi ve yaşananları "arka bahçeden" birbelgeyle kamuoyuna duyurmayı hedefleyen "Arka Bahçede Yıkım", Başka Kültürevi Belgesel Atölyesi'nin 2005 Mayıs'ında başlayıp, 10 aylık çalışmasının ürünü olan bir belgesel. Atölye o süreçte gerek barikatlarda halkla birlikte yıkım ekiplerinin beklenişini çekerken, gerekse yıkım anlarında yaşadıklarını görüntülerkenbir kez daha anlamışlar durdukları yerden; çok ciddibir hak ihlaliyle karşı karşıya olan ve barınma hakları ellerinden alınan insanların görmezden gelinemeyeceğini. "Arka Bahçede Yıkım"ı daha önce eline kamera bile almamış, sinemayla tekilgisi izleyici olmaktan ibaret birçok kişiden oluşan bir ekip kotarmış, istenildiği ve inanıldığı takdirde neler yapılabileceğinin ispatı gibi; hem çalışanlar hem deizleyenler için.

(Kaynak: Başka)

Filmler yarıştırılıyor!...

Bağımsız bir bağlamda üretilse de Taş Yastık da yarışmak zorunda. Uluslararası film piyasası, bağımlı- bağımsız ayrımı yapmıyor ve tüm filmleri yarıştırmak için her yola başvuruyor. Milliyet gazetesinden aktarıyoruz:


Taş Yastık, Japonya ve Polonya Yolcusu

Fatih Hacıosmanoğlu’nun senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı sinema filmi Taş Yastık, Japonya’da 19 - 27 Temmuz 2008 tarihleri arasında düzenlenecek olan Uluslararası D - Cinema Film Festivali’nde (IDCF) yarışacak.

Taş Yastık, 17 - 27 Temmuz 2008 tarihleri arasında da Polonya’nın Wroclaw şehrinde yapılacak olan Era New Horizons Uluslararası Film Festivali’nin Yeni Keşifler bölümünde Polonyalı sinemaseverlerle buluşacak. Yazım ve yapım aşaması dört yıl süren ve bağımsız bir sinema filmi olan Taş Yastık sinemaya gönül veren sanatçıların dayanışmasıyla yapıldı.

(Kaynak: Milliyet)

15 Temmuz 2008 Salı

Şimdi Nuri Bilge Ceylan moda!...

Uluslararası sinema piyasası, son yıllarda Nuri Bilge Ceylan'ı vitrinde tutuyor. Ödüllere dayanarak ayakta duran sinema piyasası, moda haline getirdiği sinema adamları sayesinde varlığını korumaya çalışıyor...

Cilalanıp vitrine konan Nuri Bilge Ceylan, şimdi de 14. Saraybosna Film Festivali jüri başkanı olarak, saptanan ölçütlere göre ödül düzeneğini yağlayacak...

AKP çizgisinde yayın yapan Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


Ceylan, Saraybosna Film Festivali'nde

61. Cannes Film Festivali'nde son filmi 'Üç Maymun' ile 'en iyi yönetmen' seçilen Nuri Bilge Ceylan,'14. Saraybosna Film Festivali'nde jüri başkanlığı yapacak.

Ceylan, Deborah Young, Hugh Hudson, Marija Skaricic ve Michael Weber'den oluşan jüriye başkanlık edecek. 15-23 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülkeden filmler yarışacak. İstanbul, aa

(Kaynak: Zaman)

14 Temmuz 2008 Pazartesi

AKTÖR STÜDYOSU

Hilmi Bulunmaz yönetiminde
Oyunculuk Çalışmaları
sürüyor...

Tel: 513 47 32-33 / 251 85 23 / 638 22 36

"Dünyanın Merkezine Yolculuk" sinemada.

Jules Verne


Hollywood Tanrısı, Oscar peygamberi takviyeli Eric Breving'in ilk yönetmenlik denemesi olan "Dünyanın Merkezine Yolculuk", üç boyutlu olmasıyla ayrı bir ilgiye neden olacak. Amerikan yaşam tarzını, dünya halklarına empoze eden Hollywood'un bu yeni üretimi de izleyicilere ninni söylemenin ötesine geçemeyecek. Herşeye karşın izleyip bir fikir sahibi olacağız...

AKP fikrine hizmet eden Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


18 Temmuz'da 'Dünyanın Merkezine Yolculuk' var


Jules Verne'nin aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan "Dünyanın Merkezine Yolculuk'', 18 Temmuz'da gösterime girecek. Dijital 3D (3 boyutlu) tekniğiyle ve gerçek oyuncuların oynadığı 'animasyon olmayan ilk film'in başrollerinde Brendan Fraser, Josh Hutcherson ve Anita Briem'in yer alıyor.

Filmin yönetmeni de ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Oscar ödüllü görsel efekt uzmanı Eric Brevig. Türkçe dublaj ve altyazı seçenekleriyle gösterime girecek olan filmde, üç maceraperestin, dünyanın merkezine yaptığı tehlikeli ve heyecan dolu yolculuk anlatılıyor. Filmde 200 görsel efekt ve sinematografi uzmanı görev aldı. Filmin sualtı sahneleri ise 1976'da olimpiyatlara da ev sahipliği yapan Montreal Stadyumu'nun dalış tankında çekildi.

(Kaynak: Zaman)

Hollywood'da greve doğru!...

Dünya halklarını uyutup emperyalizmin düşleriyle yaşamasını buyruklayan Hollywood, zaman zaman tıkanma noktasına geliyor. Son yıllarda adı grevlerle birlikte anılan Hollywood, ister istemez dikkatimizi çekiyor ve Hollywood'la ilgili haberleri gündeme getiriyoruz:


Grev kapıda, Hollywood'da işler karışık

Amerika'da son günlerin en önemli tartışma konularından biri, aralarında Hollywood'un ünlü yıldızlarının da yer aldığı sinema oyuncularının greve gidip gitmeyeceği.

(Bakınız: Zaman)